İlk sezonundaki “Araba Kullanmayı Nasıl Öğrendim” oyununu kendi sahnesi Oyun Atölyesi’nde izledim. Aynı zamanda pandemi öncesi Oyun Atölyesi’nin izlemediğim oyunu kalmamıştı.
Yine bloglarımı taşırken izlenimlerimi yazmadığım, geçmişi 2 yıl öncesine dayanan bir etkinlik daha. Aklımda ilk kalanlar, ikinci sıradan izlediğim oyun süresince sağ yanımda oturan orta yaş üstü hanımefendi ve beyefendinin yer yer “cık cık cık” diyerek oyun metnine tepki göstermelerini duymak, oyun sonrası gergin biten hava.
Bu akılda kalanlar oyunculuk anlamında çok iyiye işler yapıldığına işarettir. Çünkü herkese nefret duygusunu geçirebilmişlerdi. Oyunculuklar çok iyiydi, sahneler arası geçişler ve yine Oyun Atölyesi’nin küçük sahnesinde ustaca kurgulanmış sahne tasarımı oyundan koparmadı.
Ancak oyun metni zor konuydu. Özellikle toplumda, yaşanan taciz, cinayetler sonrası herkes tarafından tepki topladığı dönemde oyun metnin bu konuya açık açık değinmesi oyun metnini oyunlaştırmada kolay ancak seyirci tepkisinde zora sokuyordu. Çünkü kötü karakterin, oyun sonuna doğru seyirciyle bire bir iletişime geçip iyi bir davranış yansıtma çabası – önceki sahnelerde yaşanan durumlar sebebiyle – seyirciden reaksiyon almadı. (Belki de bunu istediler, oyun metninin ara notunu sadece oyuncular biliyor. Belki orada anekdot düşmüşlerdir kendilerine.)
Yaz sezonunda provaları yapılan oyun ilk sezonunda baya izledin ve Kral Lear başlayana kadarda aktif devam etti. Daha sonra pandemi ile birlikte her oyun gibi bu da ertelendi.
Oyunun sonunda herkesi geren sahne orada final yaptı. Belki bir 15 dakika daha sürseydi yanımdaki izleyiciler artık hakaretle karışık bağırabilirlerdi. Genellikle komedilerini, dramlarını izlediğim Oyun Atölyesi oyunlarında ilk kez bu kadar seyircileri geren bir oyun izlemiştim. Tekrar izlemeyeceğiz ancak izlemeniz gereken oyunlardan biriydi.